Bu fotoğrafa dikkatlice bakıldığında şaşırtıcı etkisinin yanında, günlük hayattan uzak, alışılmadık göstergelerin bu kadar yoğun olarak bir arada olması gizemli bir Doğu masalını çağrıştırmaktadır. Mavi renkli uzam, iki beyaz atın çektiği kırmızı koltuklu fayton, maymun oynatıcıları, gizemli ve esrarengiz kişilikler, çocuk, turist grubu ve tüm bu unsurları içinde barındırmasına rağmen çevresine dair en ufak ipucu dahi vermeyen bir meydan…
Bakış Açısı ve Yüksekliği:
Fotoğrafa ilk bakışta, çerçeve içerisinde bulunan figürlerin sayıca fazlalığı ve normalde bir araya gelme olasılıklarının azlığı, pek de alışılmadık bir görüntü olması, fotoğrafın algılanma sürecini artırmakta ve fotoğrafçının kompozisyonunu oluştururken seçici davranmadığı yanılgısını kısa bir an da olsa yaratmaktadır. Bu fotoğrafı izlerken, algı süreci tamamladığında ise fotoğrafçının çok belirgin tercihlerde bulunarak anlatımını gerçekleştirdiği ortaya çıkıyor. Fotoğrafın, normalin dışına çıkılarak yüksek bir noktadan farklı bir açıyla çekilmiş olmasıyla, fotoğrafta yer alan unsurların, çerçeve içerisinde belirli bir düzen içersinde yerleştirildiği görülmektedir. Göz hizası yüksekliği yerine bu şekilde yukarıdan bakışla, figürlerin üst üste gelmesinin ve birbirini kapatmasının önüne geçilerek sadeleştirme yapılmasının yanında, hakimiyet duygusunu da ortaya çıkarmaktadır. İkinci olarak, fotoğrafın çekildiği an ile ilgili olarak yapılan tercih de sadeleştirmeyi sağlayan bir başka etkendir. Cuma El Sna Meydanı, Marakeş’in en kalabalık ve hareketli bölgelerinden biridir. Fotoğrafın çekildiği akşam saatleri ise meydandaki hareketliliğin ve kalabalığın azaldığı bir zaman dilimidir. Bu saatte çekilen fotoğrafta kalabalık ve karmaşa azaltıldığı gibi tercih edilen düşük örtücü hızı nedeniyle çerçeve içerisinde yer alan hareketli kişilerin hareket netsizliği ile algı alanı dışına taşınması, meydanın geneli yerine belli bir bölümünün çerçeve içerisine alınması, meydanın diğer bölümlerinin, çevresinin, mimarisinin çerçeve dışına bırakılması, fotoğrafçının ilgiyi belli bir noktada toplamaya çalışması yönünde yaptığı bilinçli tercihler olarak dikkat çekmektedir.
Yönler ve Karşıtlıklar:
Fotoğrafa bakıldığında ilgi çekici noktalardan birinin de okunma ve izlenme yönünün sağdan sola doğru olmasıdır. Çerçeve içerisinde dikkati üzerinde ilk toplayan figür olan atların çektiği faytonun ve dikkat çekici ikinci figür olarak yerel müzisyenin yönlerinin sağdan sola doğru olması bu fotoğrafın sağdan sola doğru izlenmesini sağlamaktadır. Latin alfabesi kullanan kültürlerin yazılı metinleri soldan sağa doğru okumaları nedeniyle görüntüleri de aynı yönde izlediği genel olarak kabul görmektedir. Buna karşılık Arap alfabesinin sağdan sola doğru okunması, fotoğrafın çekildiği ülkenin de Arap kültürü etkisinde ve Arapça alfabenin kullanıldığı bir ülke olması ve fotoğrafın anlatımının da rastlantısal bir biçimde de olsa bu şekilde düzenlenmiş olması izleyiciyi gizli olarak o kültürün içerisine çekmektedir. Bu noktada fotoğrafı okumanın ya da izlemenin sağdan sola doğru olmasını ilginçleştiren, fotoğrafın, sağdan sola doğru okuma yapılan ülkenin ve şehrin kültüründen yansımaları taşımasıdır. Fotoğrafta yer alan atların ve faytonun, yerel müzisyenin sağdan sola doğru olan hareketlerine karşın, meydanda bulunan diğer insanların yönlerinin farklı farklı taraflara doğru, hareketli yada durağan konumları nedeniyle belirli bir yöne doğru ritmik, birbirini tekrar eden hareket çizgisi oluşmamaktadır. Düzensiz, değişken, istikrarsız hareketler her yöne doğru gidebilmektedir. Bir çizgi eğer sınırlama işlevinden çıkarsa bir takım olasılıklar sunar. Sanki gizemli bir hareketi dağıtmaya ve her köşeye yaymaya çalışır. Bu nedenle çerçeve içerisinde sınırları çizen belli bir çizginin olmaması, hareketi çerçeve içerisine yaydığı gibi, çerçeve içerisinden dışına, dışından içine doğru hareket edenler, konunun çerçevenin bütününe yayılmasını sağlamaktadır.
Bu fotoğrafın tüketim sürecini uzatan ve izleyicisinin ilgisini üzerine çekmesini sağlayan etkenlerden biri de, karşıtlıkların bulunmasıdır. “Zıtlık ve uyuşmazlık birlikte düşündürmeye başlar. İnsanı uyandırır, canlandır, hareketlendirir ve böylece tasarıma hareket ve canlılık katar.”[1] Bu fotoğrafta karşıtlık ilişkisinin farklı anlamlarda kullanıldığı görülmektedir. Renksel, biçimsel ve içeriksel karşıtlıklar. Fotoğrafın sağ kenarında bulunan müzisyen ve sol alt köşede bulunan kişinin hareket yönlerindeki karşıtlık, alanda motorlu yada çağdaş bir ulaşım aracının olmamasına rağmen yalnızca eski bir ulaşım aracı olarak faytonun bulunması,alanda bulunan kişilerin kıyafetlerindeki geleneksel-geleneksel olmayan, hareketli-hareketsiz, canlı-cansız, yerli-yabancı, ilgili-ilgisiz, meraklı-meraksız, çocuk-yetişkin, açık tenli-esmer tenli gibi içerik ve biçim olarak karşıtlıklar bulunmaktadır. Renklerde ise karşıtlığı en etkin biçimde sağlayan ve tüm yüzeyi kapsayan, fotoğrafın çekim saatinden kaynaklı “gece mavisi” rengidir. Mavi renk üzerinde beyaz atlar, faytonun kırmızı koltuk kaplamaları, beyaz renkli tekerlekler, büyük kutu üzerinde oturan adamın beyaz renkli şapkası ve sol alt köşede bulunan adamın açık renk kıyafeti ile oluşan renk karşıtlıkları, fotoğrafı izleyenin ilgisini ve dikkatini canlı tutmaktadır.
Yananlamlarıyla Renkler:
Renk, görsel sanatlarda anlatımın biçimini, atmosferini güçlendirdiği gibi çeşitli anlamlandırmaları da mümkün kılmaktadır. “Çünkü her rengin ve değişik tonlarının, kültürel, tarihsel, siyasal, ruhbilimsel, bireysel, olumludan olumsuza uzanan değişik anlamları vardır.”[2] Bu fotoğrafta egemen renk olan mavinin, Cuma El Sna meydanının akşam saatlerindeki atmosferini yansıtmasının ve izleyiciye estetik haz vermesinin yanı sıra, bu rengin yan anlamları izleyicide gerçeklik dışına çıkılarak düşsel bir etki yaratmaktadır. “Goethe’ye göre “Mavi renk olarak gücü gösterir ve en saf haliyle içine çeken bir boşluktur. Mavi değişik ortamlarda, uzamlarda farklı etkiler yaratan bir renktir. Derin denizlerin, uzak dağların mavisi bizi kendimizden geçirir. Oysa aynı mavi iç uzamların rengi olarak tedirginlik, endişe, durgunluk etkileri yaratarak soluk alınmayacak bir ortam yaratır.”[3] Bu fotoğrafta mavi renk, olumsuz anlamdan çok, sonsuzluk, derinlik gibi etkilerinin yanında düş dünyasına yönelik olumlu ve esenlikli anlamları hissettirmektedir. Beyaz atların çektiği kırmızı koltuklu fayton, maymun oynatıcıları, yerel müzisyen ve gizemli kişilikler de, mavi rengin düş gücü ve masalsı etkisini desteklemektedir. Bu haliyle mavi, Goethe’nin belirttiği gibi izleyiciyi büyüleyici,masalsı bir atmosferin içine çekmektedir.
Mavi dışında bu fotoğrafta dikkat çekici bir başka renk ise kırmızıdır. Genelde koyu ve soğuk renklerin hakim olduğu çerçeve içerisinde, üç farklı bölgede kırmızı renkli leke bulunurken, bunlar arasında dikkati daha çok faytonun koltukları çekmektedir. Bunun nedeni, koltuğun kırmızısının diğer kırmızılara göre daha belirgin ve canlı olmasının yanı sıra, çerçeve içerisinde altın kesit kuralına uygun bir noktada yer almasıdır. “Renkler içerisinde en çok yan anlam oluşturan kırmızıdır. Kırmızının simgeselliği çoğu zaman ateş ve kanla bağdaştırılır. Gücün, insanlığın kurtuluşunun göstergesi olduğu gibi, donuk kan kırmızısı da pisliğin, şiddetin, günahın simgesidir. Tehlikenin, yasağın, günahın ve erotizmin rengi olarak olumsuz çağrışımlar yaptırırken; aşkın, çocukluğun ve şenliğin rengi olarak olumlu çağrışımlar yaptırır.”[4] Faytonun koltuklarının kırmızısı da olumsuz yan anlamlardan çok olumlu yan anlamları çağrıştırmaktadır. Fotoğrafın genel atmosferindeki şenlikli, eğlenceli, masalsı atmosferi destekler niteliktedir. Mavinin derinlikli soğuk etkisini, kırmızının sıcaklık etkisi kırmaktadır. Kırmızının faytonun dış rengi olan siyahla olan etkileşimi de ilgi çekicidir. “Kırmızı ve siyah yan yana geldiğinde ‘şeytanca ve yenilmez bir tutkuyu ifade eder.”[5] Bu etkileşimden fotoğraftaki koltuğun kırmızısı tutkuyu daha çok temsil ettiği söylenebilir.
Yan anlamlarının çokluğu açısından önemli bir renk olan siyah ise bu fotoğrafta hem olumlu yönde hem de olumsuz yan anlamlarıyla kullanılmaktadır. “Siyah, genelde olumsuz çağrışımlar yapar. Mutsuzluğun, ölümün, yalnızlığın, kaderin rengi olmuştur. Daha sonra tek tanrılı dinlere geçişle, rahiplerin cüppeleriyle ayırıcı bir renk olmuş, sadık devlet adamlarının, kentsoyluların, dulların kıyafetinin ciddi rengi olarak saygınlık yan anlamını kazanmıştır.”[6] Fotoğrafta siyah renkli en büyük kütle olarak fayton bulunmaktadır. Bunun yanında, fotoğrafta yer alan bazı kişilerin kıyafetlerinin rengi yada ortamın ışıksızlığından kaynaklanan koyu siluetlerin renk ilişkisi açısından mavi renk üzerinde etkilerini azaltırken, fayton üzerindeki siyah rengin koltukların kırmızısı, tekerleklerin ve atların beyazı ile oluşturduğu renk karşıtlığı ilişkileri ilgiyi toplayabilmektedir. Faytonun siyah renginin, beyaz ve kırmızıyla olan karşıtlığının yanı sıra yan anlam olarak olumlu çağrışımlar yaratmaktadır. Geçmişte kalan bir ulaşım aracı olarak faytonlar günlük yaşamda bazı turistik şehir yada merkezlerde ancak nostalji yada eğlence amaçlı ulaşımlarda kullanılmaktadır. Günümüzde geleneksel yaşamın sürdürüldüğü Marekeş kentinde, motorlu taşıtların azlığı ve yerli halkın ulaşım aracı olarak çoğunlukla bisikleti kullanması, faytonu ise yalnızca turistlerin kullanması siyah renkli bu ulaşım aracına zenginlik, soyluluk ve tıpkı resmi araçlarda olduğu gibi ciddiyet yan anlamlarını kazandırmaktadır. Siyah renge yakın siluet halindeki görüntüsüyle dikkat çekici bir başka figür olan yerel müzisyen de, fotoğrafın atmosferine yine olumlu anlamlar katmaktadır. Siyah, matemin rengiyken bu fotoğraftaki görüntüsüyle elinde üflemeli bir müzik aleti ile birlikte çerçevenin içerisine bu şenlikte ben de varım dercesine girmiş bulunan bu kişi, siyahın olumsuz yan anlamını değiştirerek eğlenceye dönüştürmektedir. Müzisyenin yüz ifadesinin ışıksız olması nedeniyle görünmemesi olumsuz bir anlam yaratmazken, fotoğrafta dikkat çekici figürlerden biri olan ve elinde iplere bağlı olarak maymun tutan kişilerde ve büyük kutu üzerinde oturan, dikkat çekici beyaz şapkasına rağmen adeta yüzünü gizleyen kişide bulunan siyah renk ve yakın koyulukların onların yüz ifadelerini gizlemesi olumsuz, tekin olmayan ve gizemli bir hava yaratmaktadır. Bu durum siyahın tıpkı gece gibi tehlikeleri ve kötülülükleri saklamasını akla getirmektedir. Cuma El Sna Meydan’ında çekilen bu fotoğrafta görünen birçok kişinin aksine orada gelip geçici olmayıp, daha uzun zamandır bulunan bu kişiler, gündüz saatlerinde ellerinde tuttukları maymunlarla yaptıkları gösterilerle bu meydanın belki de en ilgi çekici ve renkli simalarıyken, gecenin yaklaşmasıyla birlikte bir beklenti içerisinde oldukları hatta beden dillerinin çağrıştırdıklarıyla tedirgin bir bekleyişte oldukları sezilmektedir. Bu nedenle bu kişilerin üzerinde bulunan siyah ya da koyu renkler tehlike, esrarengizlik ve yasal olmayan gibi yan anlamlar taşımaktadır.
Fotoğrafın anlatımını güçlendiren, etkide bulunan son renk ise beyazdır. “Tüm renklerin bileşimi olarak kabul edilen beyaz hem temizliğin, iffetin, bekaretin, masumiyetin, sadeliğin, barışın, bilgeliğin hem de soğuğun, karın, sessizliğin, teslimiyetin, kısırlığın simgesidir. Öte yanda Goethe’ye göre beyazlık gerçeklikten uzaklaşıp düş dünyasına yaklaşmayı da gösterir.”[7] Fotoğrafa bakıldığında dikkatleri üzerine çeken beyaz, atların ve faytonun tekerleklerinin rengidir. Atların ve tekerleklerin beyaz rengi, mavi renkli uzamın ve siyah renkli faytonun rengiyle oluşturduğu karşıtlık ilişkisinin yanında, olumlu yan anlamlar taşımaktadır. Tekerleklerin beyazı, temizliği, bakımlılığı sembolize ederken, atların beyazlığı ise düşler alemini çağrıştırmaktadır. “Beyaz At”lar gücün, soyluluğun sembolü olarak bilinmektedir. Düş dünyasında ve parlak geleceğe yapılan yolculukların yegane taşıyıcısı beyaz atlar olmuştur. Bu fotoğrafta yer alan beyaz atlar da, birilerini içinde bulundukları geçeklikten çıkarıp masalsı düş dünyasına taşımış gibi durmaktadır. Atların hareketsiz ve sakin duruşları yine beyaz rengin dinginlik ve huzur gibi en çok kullanılan yan anlamlarını akla getirmektedir. Meydanda dikkat çekici bir başka beyaz renk ise, büyük kutu üzerinde oturan kişinin şapkasıdır. Mavi zemin üzerindeki beyaz şapka dikkati üzerinde toplarken, genelde olumlu çağrışımlar yaratan beyaz rengin bu adamın yüzünü gizleyen şapkada olması karşıtlık yaratmaktadır. Çerçeve içerisinde yer alan bir başka beyaz figür ise sol alt köşede yalnız başına yürüyen adamın kıyafetidir. Bu kişinin kıyafetinin rengi yan anlam alarak fotoğrafın anlatımına fazlaca katkıda bulunmamaktadır.
Zaman ve Uzam:
Fotoğrafın genel atmosferindeki bu düşsel yapı, zaman kavramını da etkilemektedir. “İnsanın zamanı algılaması hem kültürel hem de çok boyutlu bir sorunsaldır. Kültüreldir, çünkü zamanı konuştuğumuz dile, ait olduğumuz uygarlığa ve evrim gösterdiğimiz çevreye göre farklı biçimlerde algılarız. Çok boyutludur, çünkü zamanı seçtiğimiz bakış açısına göre düzenleriz.”[8] Fotoğrafın çekildiği gerçek zaman hakkında bilgiyi fotoğrafta bulunan bazı kişilerin kıyafetleri vermektedir. Sol üst köşeye yakın bölgedeki turist grubunda bulunan kişilerin ve sol alttaki tek başına yürüyen kişinin kıyafetlerinden, küçük kutu üzerinde oturan kişinin giymiş olduğu kot mont’dan fotoğrafın içinde bulunduğumuz döneme yakın bir zamanda çekilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Yine aynı kişilerin kıyafetlerinden ama özellikle sol alt köşedeki kişinin başında bulunan bereden ve kollarının konumundan serin bir havada olunduğu hissi verilmektedir. Çerçeve içerisinde mevsimi belirleyen kar, sararmış yapraklar yada çiçek açmış ağaçların bulunmaması mevsim konusunda kesin hüküm vermeyi engellerken, fotoğrafın çekildiği kentin coğrafi konumu itibariyle sıcak bir bölgede olması, bu bölgede serin bir havanın ancak kış mevsiminde olabileceğini düşündürmektedir. Kuşkusuz fotoğrafın anlık zamanını belirleyen en önemli gösterge ise fotoğrafa anlam katan, atmosfer yaratan ışık etkisidir. Koyu siluetler ve mavi ışık, fotoğrafın gün batımı sonrasında fotoğrafçıların “mavi saat” olarak bildikleri hava kararmadan az önceki zaman diliminde çekildiği bilgisini izleyiciye taşımaktadır. Bunun yanında meydanda bulunan geleneksel-yerel kıyafetli kişilerin ve günümüzde pek de sık karşılaşılmayan bir ulaşım aracı olan faytonun bulunması, maymun gibi evcil olmayan bir hayvanın eğlence aracı olarak kullanılması fotoğraftaki zamanı geriye doğru götürmektedir.
Fotoğrafın kompozisyonu oluşturulurken kısıtlı bir alanın çerçeve içerisine alınmasıyla uzam hakkında izleyiciye fazlaca bilgi verilmemektedir. “Anlatıda uzamın çeşitli işlevleri vardır. Öncelikle olaylara bir dekor işlevi görür, bunun yanında, kişileri tanıtma yollarından biri olarak da dramatik bir işlev yüklenip olay örgüsünün temel öğesi olabilir.”[9] Herkese açık kamusal bir alanda çekilmiş bu fotoğraftaki meydan kent tarafından kapsanmasına rağmen, kentin mimarisi, çevresi vb. bilgileri vermemektedir. Bu tip yapılar çerçeve dışında bırakılarak içinde bulunulan kentin çevresine ve dokusuna ait bilgiler izleyiciye verilmemektedir. Bu noktada fotoğrafın uzamı ne olayın geçtiği yer, ne de olay örgüsü hakkında bilgi vermektedir. Mavi renkli düz bir zemin sadece fotoğrafın dramatik yapısına etkide bulunarak düşsel bir etki yaratmaktadır.
Kişilerarası İletişim:
Fotoğraf çekilirken tercih edilen yükseklik nedeniyle çerçeve içerisinde yer alan kişilerin fotoğrafı çekenin farkında olmamaları ve tercih edilen çerçeveleme ile uzam hakkında bilgi verebilecek nesne yada figürlerin olmaması fotoğrafın iletişim yapısını tek yönlü kılmaktadır. Fotoğrafı çeken yada izleyene yönelik bir bakışın olmaması ve meydanda bulunan herkesin kendi halinde olması, sadece fotoğrafı çekenin ve izleyenin onlarla tek yönlü iletişim kurmaya çalışmalarını sağlamaktadır. Bunun yanında çerçeve içerisinde yer alan kişilerden bazıları kendi aralarında iletişimde bulunurken, bazıları da herhangi bir kişi yada kişilerle iletişimde bulunmamaktadırlar. Fotoğrafın sağ kenarında bulunan yerel müzisyenin herhangi bir kişiyle özel bir iletişimi bulunmazken, yaptığı müzikle ortamın genel atmosferiyle ve orada bulunan herkesle iletişim kurmaya çalışmaktadır. Onun biraz ilerisinde ve meydandan gelip geçmekte olan iki kadının ise sadece kendi aralarında bir iletişimi bulunmaktadır. Onların hemen önlerinde bulunan ve biri kutu üzerinde oturan diğeri ayakta ellerinde iplere bağlı tuttukları maymunlarla iki kişi ve onların da biraz ilerisinde bulunan, büyük kutu üzerinde oturan beyaz şapkalı kişi arasında bir iletişim bulunduğu izlenimi sezinlenmektedir. Meydanda gün içerisinde maymunlarıyla yaptıkları gösterilerle insanları eğlendiren ve onlarla eğlenceli bir iletişim kuran bu kişilerin fotoğrafın çekildiği anda yalnızca kendi aralarında bir iletişim kurdukları söz konusudur. Büyük kutu üzerinde oturan kişiyle diğerleri arasında liderlik ilişkisi olduğu izlenimi bulunmaktadır. Onların biraz ilerisindeki turist grubunun hemen yanında bulunan orta yaşlı bir adamın elinden tutmuş olduğu küçük kız çocuğu ise maymunlara yönelik bakışıyla gösterdiği ilgisinin yanında elinden tuttuğu kişi ile de bir iletişim kurmaktadır. Aralarındaki iletişimin konusu küçük kızın maymunlara yönelik olması nedeniyle merak yada korkudan kaynaklandığını düşündürmektedir. Onların hemen yanında bulunan dört kişilik turist gurubu ise yerel kıyafeti ve ten rengi nedeniyle oralı olduğu anlaşılan o gruba gezintilerinde yardımcı olduğu izlenimi veren kişiyle bir şeyler konuşmaktadırlar. Aslında o meydanda olmaları nedeniyle orada bulunan bir çok ilgi çekici figüre rağmen bu turist grubunun o anda yalnızca kendi aralarında bir iletişim kurdukları gözlenmektedir. Fotoğrafın sol alt köşesinde bulunan açık kıyafetli kişi ise, yalnızlığının yanında üşümekten yada orada bulunmaktan duyduğu rahatsızlıktan oluşan beden diliyle de herkesten ayrı ve uzakta iletişimsizlik içerisinde olduğu görülmektedir.
Sonuç Yerine:
Fotoğraf teknolojisindeki hızlı gelişmelerle birlikte, geniş hayal gücüne sahip olan bir fotoğrafçı, bilgisayar teknolojisinin de olanaklarını kullanarak düşlerini, ya da kendini etkileyen bir hikayeyi çeşitli görsel imgeleri bir araya getirerek, kurgusal yolla yeniden oluşturacağı kompozisyonlarla anlatabilir. Çolak ise bu fotoğrafıyla salt tanıklık yoluyla da gündelik bir durumun masalsı bir atmosfere büründürülebileceğini bize söylüyor, hem de hiç yapay olmayan bir dille…
Fotoğrafçıyı “sanatçı” konumuna taşıyan özgün görme biçiminin açıkça görüldüğü bu fotoğrafta, konuyu yorumlarken kullanılan ve fotoğraf sanatının aurasını oluşturan ışık, renk, ilgi çekici konu, kompozisyon düzenlemeleri ile varolan atmosfer farklı bir biçimde yansıtılmaktadır. Bu haliyle fotoğrafı, aynı zamanda, sayısal teknolojinin olanakları karşısında kimilerinin bitti-bitecek gözüyle baktığı “geleneksel fotoğraf” anlayışının önemli bir örneği ve bir karşı duruş olarak da görebilmek mümkündür.
Fotoğrafın anlam yapısına bakıldığında ise, çerçeve içerisinde yer alan figürlerin çokluğu ve bu figürlerin bazılarının taşıdığı yan anlamlar fotoğrafın alımlanmasını zenginleştirdiği gibi, izleyicinin algılama sürecinde çoklu duyu kullanma ihtiyacını da hissettirmektedir. Fotoğrafı en doğru şekilde algılama isteğiyle oluşan birden fazla duyu organını kullanma gerekliliğiyle, sadece görmek yetmeyip o havayı solumak, oradaki sesleri, gürültüyü, müziği duymak hatta yerel bir tadı ağızda hissetmek belki de bu fotoğrafın büyülü atmosferinin algılanmasını daha da kolaylaştıracak yada etkileyecektir.
Osman ÜRPER
Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi
Nisan 2004